Akıl, akılda üstündür.
Paylaşarak Destek Olun
Evvelden beri, “akıl, akıldan üstündür” diye söylenir ve kabul edilir. Akademik bir kabul mevcut olmasa da, söylene söylene kabullü hale gelmiştir. Artık bu, hayat felsefemizin bir parçasıdır. Kaçınılmaz bir zanda; “akıl, akıldan üstündür”.
Halbuki doğru değildir bu söylem. Hiçbir akıl, hiçbir akıldan üstün değildir. Aklın kendisi üstün bir varlık olmamakla birlikte, aklın herhangi bir üstünlüğe vesile olması da söz konusu değildir. Zaten lüzumsuz olan üstünlük mücadelesinin veya kaygısının veya arzusunun çemberinde; neyin neye üstün olduğunun veya olabileceğinin, önemi veya kıstası veya ödülü de belirsizdir?
Akıl, akıldan üstün değildir.
Akıl, sadece akıldan ibaret değildir.
Bizim akıl sandığımız, aslında asli akıl değildir.
Bizim akıl kavramına yüklediğimiz mana, aslında ona ait değildir.
Bir üstünlük atfetmek gerekecek, inkar edilemez olanı tespitlemek istenecek ve bunun ile mutmain olunacak ise şayet; o vakit, insanın varlığını oluşturan bütün üzerinden bir nitelendirme yapmak ve üstünlük derecesini bu şekilde tespitlemek lazımdır. Yani bir diğerinden üstün olan insanı belirlemenin yolu; karşılaştırmaya tabi tutulan kişilerin aklını, ruhunu, kalbini, duygusunu, fikrini, mantığını, ihlasını, idrakını, ferasetini, basiretini ve daha nice ahvallerini bilmek ile mümkün olabilecektir. Herhangi bir bireyin bu özelliklerine gerçek manada vakıf olabilecek bir insanoğlu mevcut olmadığından ve mevcut olması da ihtimal dahilinde bulunmadığından; kişinin üstünlüğünü tespitleyebilme imkanı ve ihtimali bulunmamaktadır. Bu ancak, tahayyülümüzün kifayet edemeyeceği bir kudret ile mümkün olabilir. Tespitin olmadığı yerde hüküm de olmayacağından, üstünlük beyanı ve buna teşebbüs, beyhudedir.
Hal böyle iken;
Akıl, akıldan üstün değildir.
Lakin;
“Akıl, akılda üstündür.”
Aklın, akılda üstünlüğü; bir karşılaştırmanın ürünü değildir. Bir karşılaştırma nitelendirmesi söz konusu olmadığından, bahse konu aklın sahibine dair kesin tespitlemelere de ihtiyaç yoktur. Burada asıl olan; aklın, bir başka akıl ile olan münasebeti neticesinde, kendi halinden daha üstün bir hale geldiği veya gelebileceğidir.
Akıl olgusu; bilinen anlamda da düşünülse, insan varlığının bütünü anlamında da düşünülse; her halükarda, bir başka akıl ile buluşması neticesinde ihya olur ve kendi evvelinden üstün olur. Hem kendine kattıkları ile üstün olur, hem de muhatabına kattıkları ile üstün olur. Aklın, bir diğer akıl ile buluşmasının neticelerinin menfi veya müspet olmasının önemi olmadığı gibi; faydalı veya faydasız, basiretli veya basiretsiz, nitelikli veya niteliksiz olmasının da bir önemi yoktur. Her halükarda; akıl, bir başka akılda güçlenmekte ve başka bir merhaleye geçmektedir.
Bunun fikrimize düşen tek istisnası, yani aklın akılda üstün olabileceği kaidesinin istisnası; “ahmaklık” olgusudur. Ahmak kavramı; mana itibariyle kişinin varlığının bütününe dokunmakta olup, bir başka akıl ile ihya olması mümkün ve muhtemel değildir. Ahmak kişi, muhatabının aklına üstünlük katar lakin kendisinde bir fayda belirmez.
İnsanın varlık bütünlüğünün fehmi ile tespitlemesi yapılabilecek olan “akıl, akıldan üstündür” iddiası; abestir, imkan dışıdır ve insan evladının harcı da haddi de değildir. Madem ki bu hal imkansızdır; o vakit, “akıl, akıldan üstündür” diyebilmek doğru değildir.
İnsan evladı; kendini ve kendinden gayrisini tanımlama ve tamamlama gayretini, farkında olarak veya olmayarak, ölünceye kadar sürdürmek ile meşgul olma durumundadır madem; o vakit, kendinden gayrisine dokunabildiği kadar, varlığı muteber olacaktır.
Velhasıl;
Akıl, akılda üstündür…