MUSALLAT VE MUSALLA
Paylaşarak Destek Olun
Sessiz bir gecenin, kelimesiz bir haykırışı ile irkilir insan. Belki sessizliğini bozmaz gece, fersiz bir gündüzün habersiz bir kıpırdanışı ile irkilir.
Ne gece sessizdir ne de gündüz fersiz. Kelimesiz olan da habersiz olan da insandır.
…
Uyanmak herkese nasip olmaz. Uyanmayanlar, uyuyor olduklarının farkına varmazlar. Uyananlar, uyuyor olduklarını idrak ettikleri için uyanmazlar. Kendi benliği de dahil, içinde bulunduğu ahval ile muhatap olmayı bilmez insan. Acizdir, cahildir, çaresizdir.
Cinnetinden, cennetine sıra gelmez. Silkelenmeye takati yoktur. Doğrulma niyetine fikri olamayacak kadar eğiktir. Gözleri görmez, sözleri yürümez, elleri tutunmaz, aklı erişmez ve kalbi genişlemez. Bir kısmet, bir hikmet veya bir himmet ile uyanır insan.
Uyandırma eylemini gerçekleştirenin niyetinde torpilli değildir uyananlar. Karşılık olarak herhangi bir bedel ödedikleri de yoktur. Sessizce durmuşlardır. Bir kelam ile haberdardırlar herkes gibi. Herkes gibi uykuya devam etmişlerdir. Bir vakit gelmiş, kapıları çalınmıştır. Kapıyı açmaya ehil olamamışlar ve kapı kendiliğinden açılmıştır. Nasiplilerden olmuş ve ölmeden uyanmışlardır onlar.
Bir feraset olmalı. Bir güzellik, bir cesaret, bir sabır veya bir letafet. Nasipli olmanın bir sebebi olmalı.
…
Musalla taşını soğutunca bedeni, elbette uyanmış olacak insan. Anlamama gibi bir ihtimali düşünme fırsatı dahi olmayacak. Zihni ve kalbi her yerinden kuşatan tüm soruların yerini, gökyüzünü kaplayan cevaplar alacak.
İşin fehmine düşen binlerce dehşete şahitlik eden musalla, nasıl dayanırsın? Hayret!
…
Musallat olur insana, uykuya eşlik eden binlercesi. Adı bilinmeyen, şekli belirsiz ve niyeti nesepsiz binlerce şey. Soğukta sıcağı, sıcakta soğuğu üfler yüzüne. Tatlı bir uyku sürer gözüne. Uykuyu duyacak gibi olduğunda, “Sen zaten uyanıksın her şeyin farkındasın,” diye bir ses verir kulağına. Çıkmaza girdiği vakit, “Suç sende değil, odur bunu yapan,” diye fısıldamaya başlar. Bir dirhem sitem bulaşır, sitemden öfke doğar, öfkeden nefret akar ve sonunda düşman bir hayat başlar. Bitmemiştir daha. Devam eder lakin bu sefer bağırmaktadır. “Sen varsın, başka hiçbir şey yoktur!” der.
Süreç, insanlığın çoğunluğu için böyle işler. O kadar zengin ve kudretli olmasa da içinde bir firavun besler insan. Yüksek bir binanın tepesinde duruyormuş gibi hisseder her daim kendini. Etrafa kısık gözle bakınan, patlamak üzere olan volkanı göğsünde tutmak için gayret gösteren, gözünün gördüğü her şeyden daha muteber ve daha kudretli olduğunu zanneden insan. Ruhunun cüssesini, bedeninde görme gafletine düşen insan. Kalbinin kudretini, nefsinin kudreti zanneden insan. Halbuki; üç gün aç bırakılınca, dördüncü gün her acizin emrine amade olabilecek kadar aciz ve bedbaht bir varlıktır insan.
…
Nasipli olmanın, bir sebebi olmalıdır elbet. Musallaya kadar, musallat olanlardan ayrı duran bir duruş. İşin esasına dair idraki mümkün olmasa dahi, işin esasına dokunan bir akış. Aşkın ve şaşkın olan musallatlara karşı, keskin bir bakış.
Radde, ramak, kural, arzu, fıtrat, vicdan, akıl, kalp ve had…
Hayatın hangi merhalesinde veya koşulunda olursa olsun; kişi, haddini bildiği sürece bahtiyar olur. Nasipliler, hadlerini bilmişlerdir. Huzursuz etmesi kaçınılmaz olan bu uyku halinden uyanmanın sırrı veya sırlar silsilesinde bir zerresi, haddi aşmamaktır. Haddi aşmayanlar; işin esasına, oluruna, gidişatına, neticesine ve felsefesine vakıf olmasalar dahi; bu asil duruşları ile nasiplilerden olmuşlardır.
…
Sayısını bildirmemizin mümkün olmadığı ahvaller ile muhatap olan insan, musallat olan her hal ile haddi aşmaya teşnedir. Hep hariçten değildir, kendinden olanlar da musallat olur ona. Kalbi hariç, her uzvu ve her durumu muhtemel bir düşmandır. Kendisi kalbine düşman ise şayet, vaziyet vahimdir.
Musallat ile muhatap olduğu müddetçe, artarak azıtan hülyalar görmeye başlar insan. Köle olur zannedilenlere. Kendi düştüğü yetmiyormuş gibi, başkalarına da sebep olur, musallat hükmünde. Sonu olmayan bir kuyuda, üç yukarı beş aşağı devam eder.
Sevilmez ve sevinmez, kendi gönlünde. Huzur bulmaz ve bulacak olamaz hiçbir surette. En sonunda; ruhu, yoksun renginde bir ağ ile sarmalanır. Kendine musallat olur, haddi aşmanın fevkinde.
Velhasıl;
haddi aşanlar uyanmaz.
Musalla taşına uzandığında, öncesinde ve sonrasında;
haddi aşanlar sevilmez azizim…
İnsan kendi kalbine bile musallat olmusşa ne demeli…